“Hastalıklar öğretmenler
ve biz ölelim diye gelmiyorlar. Tersine, bedenimizi, ruhumuzu, tamir
edip daha uzun yaşayalım diye varlar. Yani ölüm olması için illa da
hastalığa ihtiyaç yok. İşin esas “büyülü” yanı da şurada; hastalıklar
onlardan almamız gereken mesajı almayı başardığımız noktada giderler!
Görevleri bitmiştir çünkü öğrenmemiz gerekeni öğrenmişizdir. Bizi hasta
eden her zaman bedensel ihmaller değildir, bazen de hastalıklar bize
duygusal açlığımızı hatırlatır. Sevgisizlik en temel duygusal açlıktır.”
diyor kitapta. Ruh ile bedenin asla ayrı düşünülemeyeceği yani bedeni
sadece batı tıbbi ile iyileştiremeyeceğimiz anlatılıyor. Çünkü ruhumuzu
ihmal edip bedeni iyileştirmeye çalışsak bile mesaj alınmamışsa hastalık
sürekli tekrar edecektir. Hemen hemen çoğu hastalık genel bakış ile
incelenmiş kitapta. Kitapta hoşuma giden en önemli mesajlardan birisi de
kadim doğu tıbbı bilgilerinin, alternatif tıbbın ve beyin gücüyle
iyileşmenin öneminin vurgulaması. Batı tıbbının da artık bunları red
edemeyeceği noktalara ulaşması. 1960 yılında Prof. Dr. R Weiss tedavide
“önce söz, sonra bitki, sonra farmakoterapi, en son bıçak” olmalı diyor.
Burada söz ise psikoterapinin, bitki fitoterapi, Farmakoterapi ise ilaç
tedavisi anlamına geliyor. Bu kitaptaki bilgilerin daha çok yayılmasını
isterdim. Her sayfası özenle, bilgiyle ve sorumlulukla yazılmış.
İhtiyacımız olan kendimizi dinlemek, kendi sesimizi duyabilmek,
cesaretle ve farkındalıkla adım atmak, karşılıksız sevebilmek. #HastalıklarÖğretmendir @ElifGüveloğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder