11 Aralık 2018 Salı

Çakralar - Anodea Judith



Birşeye kafaya taktım mı takıyorum. Bir süredir dikkatimi çakralara ve mindfulness kavramlarına park ettim. Bu konularda belirlediğim birkaç kitap daha var sonra yeni konuma yol alacağım. Merak ve öğrenme isteği sanırım bilgiye ulaşmak için en gereken iki şey. Evet gelelim bu güzel kitabımıza. Acaba sizin ilginizi çekiyor mu. Mesela çakra ne demek ve bu bilgi pratikte veya çok günlük hayatta işe yarar mı. Açıkçası enerji, ruhsallık, spiritüel bilgiler sizde merak duygunuzu uyandırmıyorsa kesinlikle işinize yaramayacak. Çünkü çakralar zaten hayatın kendisini anlatan içinde tutan en az 7 aşamalı değişimli dönüşümlü sihirli merkezler ama hikayeyi bilmek de bu merkezleri dengelemiyor. Bedenimizde omurga hattı boyunca gözle görülmeyen böyle en az 7 bilge merkez var bunlara çakra diyebiliriz aslında enerji merkezi deniyor kendilerine. Bunları bilmek zihinsel anlamda iyi hissettiriyor ama dengelemek için zihin, beden, duygu, ruhsal, enerji bedenlerde çalışma yapmak lazım. Tabi ki bunları hiç bilmeyip bence denge içinde yaşayanlar da var. Hem bilip hem denge içinde olmak muhteşem olur. Aslında öğrenip uygulamaya çalışmak en güzeli olur benim gibiyseniz. Zor mu aslında değil, kolay mı tabi ki hayır :) Ben de uğraşıyorum.
Çakralar hakkında daha öğrenmek istiyorum diyorsanız kesinlikle hemen alın diyeceğim bir kitap. Tüm bilgileri düzenli, anlaşılır çok detaylı anlatılmış. Bana göre okuduğum anlatımını en net kitaplardan birisi. Bolca hayatlardan örnekler verilmiş. Konu kafamda çok iyi oturdu. Bu kitap her zaman dönüp bakacağım bilgilerle dolu çünkü çakralar konusu benim ilgimi çekiyor. Enerji beden konusu çok ama çok ilgimi çekiyor. Çünkü düşünce ve enerji aynı hatta siz düşünce boyutunda kirlenince enerji boyutu da kirleniyor ama bu kirliliği görmeye gözlerimizin frekans aralığı yeterli gelmiyor. Biz bu enerji boyutu sürekli, her gün, yıllarca kirlenip orda bir hastalık ve ya sorun oluşunca görüyoruz. Örneğin :hastalılar, ilişkilerimizdeki kronik durumlar, tavırlarımızdaki aşırılıklar artık başa çıkılmaz hale gelince biz evet burada sorun var demeye başlıyoruz. Aslında o çok çok önce başladı ama bunu fark etmek için mindfullness bilinci lazım ki daha düşünce boyutunda yakalayalım ve beslemeyelim o kalıpları. Enerjimizi düşürmeyelim felan falan. Tavsiye ediyorum. Emeğinize sağlık @sacredcenters bu kitabı okumama vesile olan Devrim Hocama da @devrimakkaya.yoga çok teşekkür ederim. #Çakralar

Doğumun Bilgeliği - Başak Kutlu Atay


 “Hepimiz kendi mayamızda o an için yapabileceğimizin en iyisini yapıyoruz. Mükemmel annelik diye birşey yok. Çabası ise yıpratıcı, hem çocuk hem anne için. Güvenli bir ilişki olduktan sonra çoğu hatanın telafisi mümkün. Çocuğuma verebileceğim en güzel hediye bu. Mükemmel olacağına sahici olsun, iyi olacağına tam olsun. Çocuğumla ilişkimi görmek, anlamak için bakacağım yer ise yine kendi içim. 
Yolculuk her daim içe doğru.” şeklinde anlamlı cümlelerle noktalıyor Başak Kutlu Atay kitabın sonunu. Ben #HamileYogası eğitimini alınca bu kitap ilgimi çekti ve resmen çekildim kitaba, iyiki diyorum okumuşum bu kitabı. Türkiye’de böyle sorgulayıcı, araştırmacı insanların varlığını hissetmek bana güç veriyor. 
Kitap resmen emek emek yazılmış, dantel gibi özenle işlenmiş her cümlesi. Nasıl mı anladım siz okusanız siz de anlarsınız.
😊
Doğal doğumun desteklenmesi gereken bu dönemde hamilelik tüm süreçleri ve detayları ile o kadar iyi anlatılmış ki hamileler için resmen rehber niteliğinde. 
Tüm süreçlerde kadının aktif olabileceği, kendisini her sürece hazırlayabileceği, bedeniyle, bebeğiyle bağını güçlendirebileceği, hatta dişi enerjisine daha da bağlanabileceği bu dönem, özellikle yurtdışı kaynak ve araştırmaların ışığında detaylanmış, yorumlanmış. Anlatımı o kadar sürükleyici, açıklayıcı ve ikna edici ki hamileyken daha da güçlü ve desteklenmiş hissedebilirsiniz bu kitabı okuyunca.
Bu kitabı özel yapan bir diğer şeyde tüm kitaplarının özenle seçilerek yayınlandığı 
@kuraldisiakademi yayıncılıktan çıkması 🙏🏻☺️ Tüm hamilelere şiddetle okumaları tavsiye ediyorum. Emeğinize ve bilgeliğinize sağlık @dogumunbilgeliği #Kitap#kitabımyanımdaolsunyeter#güzelbirkitapdaha 
#kitapsevgisi #doğumunbilgeliği#başakkutluatay @dogumunbilgeligi

18 Kasım 2018 Pazar

Sütsüz, Unsuz, Şekersiz “Lezzet Topu” Tarifi :)



Sütsüz, unsuz, şekersiz “Lezzet Topu” tarifini veriyorum.
Gerekli malzemeler:
4 adet orta boy tatlı patates 
2 adet orta boy havuç 
3,5 kaşık kakao - bitter seviyorsanız arttırın 
1 kaşık vanilya şurubu 
500gr ceviz (fazla da konabilir)
4 kaşık akçaağaç şurubu - şekerli seven hurma da ekleyebilir. Ben tercih etmiyorum. 
1 tatlı kaşığı tarçın 
Süsleme:  1 çay bardağı. Hindistan cevizi tozu, 4 kaşık susam, 4 kaşık haşhaş,  3 kaşık kakao (burası sizin yaptığınız miktara ve topların büyüklüğüne göre değişir)

Tatlı patates ve havuçlar fırında iyice yumuşayana kadar pişirilir. Soyulur soğutulur. 
Cevizler blender makinesinden geçirilir, akabinde kakao, tarçın, vanilya şurubu, akçaağaç şurubu eklenir. Yeniden kıvam bulana kadar karışır. Tatlı patates ve havuç eklenir. Yine karışır. Burada kıvamı ayarlayabilirsiniz. İsteyen burada avokado, fırında pişmiş soğuk havuç, farklı kuruyemiş fındık, kaju gibi ekleyebilir. Ya da üzüm, kayısı. Çok üzüm olursa tadı cezeryeye benzer dikkat😊

En son karışım minik top haline getirilir ve Hindistan cevizi tozu, haşhaş, kakao ve susam ile yuvarlanıp süslenir. 
Yaratıcı Sağlık Mutfağı tarifi 💜☺️😍@yaraticisaglikmutfagi

#YaratıcıSağlıkMutfağı#CreativeHealthkitchen

Hamilelikte Yoga – Amber Land



Hamile eğitimini alınca gerçekten hamilelere olan bakışım değişti tabiki de hamileliğin zor olduğu tahmin edilebilen bir şey ama aynı anda nelerle baş ettiklerini fizyolojik ve psikolojik olarak öğrenince bakış açım çok değişti. Gerçekten önceden annem ve daha öncesi nasıl bu kadar çok çocuk yapabiliyorlarmış tebrik ediyorum onları. Önlerinde bu konuda eğiliyorum.
Bu kitap her şeyi özetle almış yani bana öyle hissettirdi. Ama pozları bir tık daha derinlemesine işlemiş. Yani yoga uzmanları için ya da çok uzun zamandır pratik yapan birisi için çok pratik ve destek bir kitap. Özellikle hamilelik gibi çok önemli durumlarda bence birebir uygulama çok önemli. Bu kitabı bu konuda uzmanlığını arttırmak isteyen kişilere hub bilgi niteliğinde olması sebebi ile tavsiye ederim. Bazı kitaplar o kadar detaylıdır ki onu okumak bayağı bir eğitim almak gibidir ki bu kitapların tadı başkadır. Bu kitap ise artıları eksileri ile özetle bu konuda tatmin edici bilgiler vermiş. Ancak tek başına yeterli de olmayacak bir kitap onu da belirtmeliyim. Bu kitap bir eğitim ile mutlaka pekişmeli. Aksi halde bilgiler bence biraz eksik kalabilir.
Bu arada bu konuyla ilgili olarak bir düşüncemi paylaşmak istiyorum. Bir hamile eğer zaten spor geçmişi ve yoga tecrübesi yoksa youtube  videoları ile yoga yapmamalı diye düşünüyorum. Hamile kişinin mutlaka bir uzman eşliğinde yoga yapmasını tavsiye ediyorum. Tabi ki meditasyon, bazı nefes çalışmaları ve kolay ısınma serilerini insan kendi kendine veya video ile yapabilir. Neden böyle düşünüyorum çünkü yoga pozları çok detaylı bilgiler içeriyor ve seviyeye göre değişiyor. Bir pozda kaç saniye, dakika kalacağınız bile sınıfın, kişinin pratiğine göre değişiyor. Orta seviye birisinin video izleyerek yapması ile hiç bilmeyen birisinin yoga yapması çok farklı bir durum.  Zaten yoga pratiği bence hocaya bakılarak yapılmaktansa hocanın gözlemi, eşliğinde ve yönlendirmesi ile yapılmalı. #HamilelikteYoga #Hamileyogası

Mindfulness Şimdi ve Burada - Doç. Dr. Zümra Atalay



Son dönemlerde popüler olan “Mindfulness” kelimesi çok şey anlatıyor. Zümra Atalay’ın yazdığı kitabındaki çevirisiyle karşılığı ‘Bilinçli Farkındalık’. Bilinçli, farkında, şimdi ve burada olmak hepsi bambaşka ve Mindfulness sözcüğünün bir parçası. Tüm bunların yanına nazik, açık, yargısız, şefkatli olmak eklenince aslında bu sözcüğün kelime anlamından çok daha fazlası olduğu ortaya çıkıyor.
Sanayi ve teknolojinin hızlı gelişimi herşeyi kolaylaştıyor ama insan evrimine göre çok hızlı bunlar.  Yani ruhlarımız bu gelişim, hız ve kolaylıkla  ilgilenmiyor bence. Ruhlarımız çocuk gibi anda kalmak, eğlenmek, özgür olmak, dans etmek, şarkı söylemek, sarılmak ve sevmek istiyor.  İşte zihin, ruh karmaşası tam da burada ortaya çıkıyor.  Aslında içimizdeki çocuğu eğer bu evrimleşme sürecinde öldürmediysek hala oynamayı seviyorsak o zaman demek istediğimi anlayacaksınız.
O zaman bu iki dünya arasında nasıl sağlıklı yaşam ve denge kurabileceğiz. Cevap veriyorum “Mindfulness egzersizleri” ile.  Hızlanırken duracağız, üzgünken kaçmayıp duyguları sonuna kadar yaşayacağız. Sevdiklerimize özen göstereceğiz. Ruhsal ve bedensel İhtiyaçlarımızı  ön plana almaya çalışacağız. Kendimizi bilinçli ve farkındalıkla dinleyeceğiz. Hareketlerimizi düşünerek değil hissederek anda olarak yapacağız.  Yani kalbi olması gereken yerde aklı olması gereken yerde kullanacağız.
İşte kitap bu konuları çok derinlemesine anlatıyor. Bu kelimeyi detaylıca işliyor. Mindfulness egzersizlerini, meditasyonun nasıl olacağını. Uygulamaları günlük hayata nasıl katacağımızı anlatıyor. Aile içinde, iş hayatında, koşuşturma sırasında nasıl kullanacağımızı söylüyor. En önemlisi tavırlarımızı fark edersek belki de ağır ruhsal, zihinsel rahatsızlıkları bile yavaş yavaş şifalandırabileceğimizi söylüyor. Çünkü hastalıkların büyük bölümü zihinsel düşünme şeklimiz ve bunun hayatımıza kötü alışkanlık katması ile oluşuyor yani yaşam şeklimiz ve tavırlarımız sorun oluyor ki bunlar da değişebilir şeyler. Çok güzel bir kitap.  Ellerinize sağlık #ZümraAtalay ve tabi bu kitabı okumama vesile olan @MeyElbi ye çok çok teşekkür ediyorum  #kitap #kitabımyanımdaolsunyeter #güzelbirkitapdaha #kitapsevgisi #Mindfulness

Yoganın Ruhu nedir?


Yoga, ne bir din ne de bir bilimdir. Yoga aslında  5000 yıl önce Hindistan’da ortaya çıkmış fiziksel, zihinsel ve ruhsal bir uygulamadır. Yoga kelimesi Sanskritçe "Yuj" kökünden gelir ve  “bağlamak, birleştirmek” anlamındadır. Yani çeşitli teknikleri kullanarak nefesi bedene, bedeni zihni  bağlama ve bu bağlanma ile sonunda evrendeki birliği ve bütünlüğü keşfetmektir.
Yoganın ruhu bana göre "birleşme ve bütünleşmek" ki terim anlamı gayet net bir şekilde ortaya koyuyor. Yani insanın bedeninin zihinle,  zihnin ruhla birleşmesidir, sonrada bu ruhunun evren ile bütünleşmesidir, öz ile buluşmasıdır. Bu birleşme de tekliği ifade etmektedir. Dolayısı ile her şey ayrı gibi görünse de aslında her şeyin sonunda  bir ve tek olduğunun anlaşılmasıdır. Belki bu ifade gerçekten insanlar tarafından deneyimlense ve anlaşılsa bugün herkes sevgi içinde hareket edebilirdi.  Zihin  her zaman ego, teklik, güç, benlik yarışına giriyor işte o zaman bütün sorunlar, kavgalar ve savaşlar başlıyor. Temelde  ise sorunların  zihin, beden ve ruhlarımızdan da birbirinden kopuk olmasından kaynaklı olduğunu düşünüyorum.
Yoga özünde hiçbir zaman sadece asana pratiği yapmak, nefesi izlemek ve meditasyon yapmak değil ama bu araçlar olmadan da bu öze gitmemiz hiç kolay değil. Zihin o kadar güçlü ki onu ancak dikkate almayacak kadar güçlendiğimiz zaman ruhsal olarak güçlenebiliriz. Bu güçlenme de sürekli pratik yapmak, meditasyon yapmaktan ve özümüze kaynağa sürekli yapılan araştırmalar ile olabiliyor.

11 Ekim 2018 Perşembe

Ruhun Anatomisi – Carolyn Myss

Bizi hasta eden şeylerin başında duygusal yüklerimiz geliyor. Aklımız, Kalbimiz ve sözlerimiz bir ve gerçek olmadığında biz fark etmesek de zehirleniyoruz….Hep konu aynı yere geliyor sağlıkla ifade bulmayan her duygu düşünce sağlıksızca bedende kendisini ifade ediyor.
Şifa için bence önce ruhu şifalandırmalıyız. Ruhun mutsuzsa sende mutsuzsun J
Tabi insanı zihin, beden ve ruh diye ayırmak garip olabilir J ama bu şekilde mühendis kafasına iyi geliyor parçalara ayırmak. Ruhumuz bütünün önemli bir parçası. Neden? Çünkü bugüne kadar derler ya ne güzellik ne para ne şöhret ne güç insana mutluluk getirir peki insana ne mutluluk getirir. İşte bence burada hayatta çok ince çizgiler var hayatın standart bile olsa hala mutlu olmayıp boşluk içinde olabilirsin. İşte o zaman orada işin içine ruh giriyor. Ruhsal boşluk ki bu bana göre ancak insanın hayatında anlamlı, belki faydalı ( hizmet gibi), yaratma, kabullenme, üretme, coşku, haz, özgürlük, değişim, kucaklamak gibi unsurlar olmazsa ve bunlar gerçek olmazsa kesinlikle bir yerlerde boşluk olacak. Bu kitapta yüzlerce insanın hayatları, yaşadıkları sorunlar ve hastalıklarına göre sorunların nedenleri çakralar -enerji merkezleri- üzerinden incelenmiş ki kitabı daha da güzel yapan şey bu. Hem gerçek dönüşüm hayat hikayeleri,  hem de bunların şifa aşamalarının nasıl olduğu hem de çakraların ne olduğu ve hayatımızda neyi simgeledikleri. Ayrıca Carolyn Myss hep çok severek takip ettiğim çok değerli bir eğitmen, araştırmacı ve şifacı bana göre. Kendisi bu kitapta aslında doğu ve batı inanç sistemlerinin temelde aynı şeyi farklı yöntemlerle söylediğini detaylarla anlatmış. Bu kitap bence çok değerli bir eser  ve  yeniden okuyacağım dediğim kitaplar arasında.

9 Eylül 2018 Pazar

On Bir Dakika – Paulo Coelho

Biraz roman okuyum farklı birşey olsun dedim ve bu kitap geldi elime ve bana çok iyi geldi. Daha okurken bunun gerçek hayat hikayesinden esinlenerek yazılan bir kitap olduğunu anlamıştım ve öyleymiş. Bambaşka yaşamlar, bambaşka tarzlar, farklı kararlar ama yaşananlar, duygular, düşünceler hep aynı…
O kadar aynılık içinde bambaşka yaşamlar ve her hikayenin kendi özelliği…

İyi ki okumuşum bir an hayatın ne kadar yumuşak, ne kadar sert; ne kadar duygu ne kadar düşünce olduğunu gördüm. Zıtlıkların karmaşası ve dengesi…
Bizler kurban olmayı seçmedikçe, her şekilde yaşamı kucaklayıp, güçlü bireyler olabiliriz. Bakış açısı yani büyük resmi görmek çok önemli 
#Onbirdakika Hayat bundan çok fazlası kesinlikle #PauloCoelho
Hoşuma giden   #KitaptanPaylaşım küçük bir yine aşağıda 
“İnsan ancak kendi sınırlarına dokunduğu zaman kendini gerçekten tanırmış. Orası kesin. Ama aynı zamanda da yanlış bu, çünkü insanın kendini tam anlamıyla tanımaması da mümkün. İnsanoğlu yalnızca bir şeyleri anlamak için değil, aynı zamanda toprağı ekip biçmek, yağmuru beklemek, buğdayını ekmek, taneleri toplamak, ekmek yoğurmak için de yaratılmış. Bende iki kadın var: Bunlardan biri neşeyi, tutkuyu, hayatın ona sunabileceği serüvenleri tanımayı istiyor, öteki ise tekdüzeliğin, aile hayatının, planlanıp yerine getirebilen ufak işlerin kölesi.
Bir kadının kendisiyle yüzleşmesi, ciddi tehlikeler barındıran bir oyundur. Kutsal bir dans. Kendimize karşı geldiğimizde, iki tanrısal enerji, çarpışan iki evreninizdir. Yüzleşmede gerektiği kadar saygı yoksa bir evren ötekini yok eder” 
#kitap #kitabımyanımdaolsunyeter  #seviyorumkitapları  #güzelbirkitapdaha  #Kitapsevgisi


Beden Yalan Söylemez – Alice Miller

Siz istediğiniz kadar yaratıcı, ünlü, güzel, seksi, zengin, tanınmış kişi olun, kendi gerçekliğinizi kucaklamadı iseniz geçmiş olsun o yaşama, tabi buna sıradan bizler de dahil J. Gerçekliğin kendine ne kadar dürüst olduğun ve hislerini, duygularını samimiyet ve rahatlıkla ifade edebilmen demek. Aksi halde tüm dünyayı da gezsen kendine yabancı ve çevrende bu ilişkiyi destekleyenlerle olacaksın ve asıl özgürlüğü keşfedemeyeceksin. Mesele ifade edemediklerini bulup çıkarmada. Bu ifade edemediğin her şey bedende dönüp duracak, kafayı karıştıracak ve hep bir şeyler saçma, boş anlamsız gelecek sen onun ne olduğunu bilmeyeceksin. Empati ve geçmişle kucaklaşmak önemli ancak bunların hiçbiri kendi karanlığınla, nefretinle ve korkunla yüzleşmeden önce gelmemeli. Yani önce içindeki gerçeklik ile yüzleş, karanlığını tanı, onu ifade et. Ondan sonra o ifadeyi anlama ve kucaklama sürecine gir. Aksi halde her şey yine zihinde yaşanıyor yani bilincinde mantıklı anlayışlı adımlar atsan da bilinçaltı bedeninde kendini ifade etmeye devam ediyor. Sevgisiz, ilgisiz veya tacizlerle büyümüş çocuğun duygularını ben anladım demekle ortadan kaybolmuyor. Sen ne yapıp edip o çocuğun duygularını duymalı ve doyurmalısın. Yoksa süper anlayış çalışmaları, muhteşem polyanna bakışı hayatını düzenlemeyecek ya da hiçbir alkol, esrar, uyuşturucu duygu bedeninin acısını dindirmeyecek.
Hayatında bir yalana son vermek için kendine sor? Benim gerçek duygum ne, şu an ne hissediyorum. Gelen cevap nefret, korku, endişe ise çalışmalarına bu duygudan başla ve onları ifade etmenin yollarını ara. İşte kitap bunları söylüyor , tabi çok daha fazlasını söylüyor. Özellikle anne ve babamıza karşı olan duygularımız konusunda net olmalı ve içimizden geldiği gibi hareket etmemiz gerektiğini söylüyor yine toplumun bize dikte ettiği şekilde sevgi ve saygı içinde olmak yerine bir an önce beslemeyen ilişkileri fark edip bedenini ve duygularını dinleyerek hareket etmemiz gerektiğini anlatıyor. Zaten sen bu duyguları boşaltıp rahatlayınca içine sevgi tohumları ekilmeye başlıyor. Yeter ki karanlık enerji aydınlansın. Bu kitapta nice ünlü yazarlarımızın hayatları da bu doğrultuda işlenmiş. Bu yazarların çocuklukta ifade edemediği duygularından dolayı ve daha sonra hayatlarını nasıl yalnız, acılarla dolu ve hastalık içinde ve kötü hikayeler ile yaşadıklarını anlatıyor. Tabi başka can alıcı hikayeler de var. Bunlar içimizden hayatlar olduğu için çok sürükleyici bir kitap “Beden yalan söylemez” isimli bu kitabı keşke çocukken fiziksel, duygusal, cinsel taciz yaşayan herkes okusa belki yaşamlarında kendi iç duygularını samimiyet ve özgürlükle ifade etmelerini sağlayacak cesareti verir. Bana verdi en azından. İfade edemediği duyguların bile ne olduğunu bilmeyecek kadar gömen insanlara cesaret verici bir kitap. Tek kelime ile muhteşem Alice Miller’a cesaretinden dolayı teşekkür ederim. #BedenYalanSöylemez #AliceMiller #kitap#kitabımyanımdaolsunyeter#güzelbirkitapdaha #kitapsevgisi

Sözün Gücü – Yogi Bhajan

Sözlerimiz, duygu ve düşüncelerimizin yani ruhumuzun yansımasıdır. İfademiz, konuşma şeklimiz benliğimizin resmini ortaya koyuyor. İfade sanatı o kadar önemli ki insanlar kendi kimliğini, öz benliği tanımayı, yaşamayı, onu ifade etmeyi gerçekten bilmiyor. Dolayısı ile ifade sanatında ustalaşmak tabi ki zaman alıyor. Sonradan bunları öğrenmeye çalışıyoruz keşke bunlar eğitim olarak ilkokul, ortaokul veya lisede alabilsek. Duygu, düşünce ve davranış bilimlerini içeren beni tanıma dersleri ah ahh şu an bunu insanlık adına diliyorum.
Titreşim sanatı, bizim ruhumuzun, beden ve zihnimizin beraberce gerçekliğini ifadeye dönüştürdüğü sanat. Bu sanatı iyi icra edebilirseniz etrafınız ışıklar içinde canlanıyor ama bu sanatı icra edemiyorsanız işte o zaman dengesizlikler başlıyor ve insan arayışa giriyor sonu gelmeyecek bir arayış taki evrenle beraber titreşmeyi, ifade sanatını öğrenene kadar.
Bu kitap bana farklı bakış açısı verdi artık ağzımdan çıkan sözleri gerçekten ne kadar önemsemem gerektiğini net anladım. Çünkü bu sözler benim gerçekliğim ve geleceğim. Nasıl bir gelecek istiyorsam o geleceği içimde yaratmalıyım ki önüme gelsin hayatıma girsin. Kitapta okuduğum pek çok şey tandık ama bazı paylaşımlar öyle etkileyici ki kendinizi sorgulamaya başlıyorsunuz. Bir şeylerin size hizmet etmediğini görüyor ve bir şeyleri değiştirmem lazım diyorsunuz. Kitapta söz, sevgi, kadın, bilgelik, Tanrı, zihin, idrak&farkındalık gibi konularda hem bilgileniyor hem de bakmadığınız yönlerle kendiniz ile şefkatli biçimde yüzleşiyorsunuz.
Bu yüzleşme, belki arınma olmadan yaşamış olsak bile aslında yaşamlarımız öznesiz cümleler gibi eksik kalıyor en önemli parçası ile
Tabi ki Yogi Bhajan’dan birkaç paylaşımla bitireceğim.Ne kadar teşekkür etsem azdır hayata. Her adımda beni destekliyor. Muhteşem öğretmenler, kitaplar yolumuzu aydınlatıyor.
“Bir insan kendini bildiğinde herkesi bilir. Bir insan kendini sevdiğinde ise herkesi sever. Sevgi kendini feda etmektir ve sevgi sınır tanımaz. Sınırları olan sevgi, sevgi değildir. İnsan sevgisiz yaşayamaz. Sevmeli ve sevilmelidir. Sevgi her düzeyde deneyimlenen en büyük tatmindir. Onaylandığınızda bu bir sevgi ifadesidir; size bir armağan verildiğinde; bu da sevgi ifadesidir. Birinin sizinle konuşması ve size gülümsemesi de sevgi ifadesidir. Bunların tümü sevgi ifadeleridir. Fakat ifadelerle tatmin olabilir misiniz? Hayır, siz birşeyleri deneyimlemek istersiniz. Kendi içinizde bencil olma halini deneyimliyor ve hissediyorsanız ve başka biri için titriyorsa kalbiniz o zaman sevgiyle tıka basa dolusunuzdur. Bireysel bilincin en yüksek hali budur. Geri kalan her şey güzeldir.”
“Bir kez dolambaçsız ve açık sözlü bir insan olarak tanındığınızda amacınıza ulaşmışsınız demektir. Bundan böyle hiçbir zorluk size dokunamaz. Birşeyleri çarpıtmaya başladığınızda ise enerjinizi boşa harcamakla kalmayıp kendi imgenize de zarar vermiş olursunuz. Sır diye bir şey yoktur, unutmayın. Gerçekler, torbaya hapsedilmiş kedi misali eninde sonunda ortaya çıktığında kendinizi berbat hissedersiniz. Neden mi? Çünkü sahip olduğunuz bilinç canınızı yakar.”

Bhagavad Gita – Tanrının Şarkısı


M.Ö Hindistanda yazılmış olan Mahabhrata destanının bir parçasıdır. Tanrının Şarkısı ve şiiri olarak geçiyor. Kitap yaşamın devamlılığını sağlayan Vishnu isimli Tanrının avatarı Krishna ile krallığın başına geçecek olan Arcuna arasındaki konuşmayı içeriyor. Arcuna o dönem krallığın başına geçecektir ancak kuzenler ile taht kavgası başlıyor aralarında ve bu kavga savaşa kadar gidiyor. Arcuna aslında bu durumdan üzgün kardeşler, yakınları, akrabaları ile savaşmak istemiyor. Tahta geçsem de geçmesem de durum benim için her şekilde zor diyor. Savaş başlamadan Krişna ile konuşmaya başlıyor. Bu konuşma amcasının yardımcısı tarafından kaydediliyor. Tabiki konuşma aslında şiirin, şarkının kendisi. Bana en garip gelen yüzyıllar geçmesine rağmen ahlaki, etik değerler, erdemler hala aynı. Sanki medeniyetle bu değerler gelmiş gibi kafamda nedense. Bunun bana garip gelmesi de ayrı ilginç bir durum;). Kitaba dönersek aslında kuzenler, akrabalar, sevdiğimiz kişilerle yapacağımız her savaş bizim içimizdeki kendimizle nefsimizle, bağımlılıklarımızla yani zihnimiz içinde kaybolduğumuz ve çevrenin koşullandırılması ile öğrendiklerimize karşı verdiğimiz savaşlar. Bu savaşta bir kere kendi özün sandığın şeyin ne olduğunu fark etmek sonra da ona karşı durmak başlı başına bence bir mertebe. Sonra da savaşı kazanacağına inanmak başka mertebe. Velhasıl insanın kendi içindeki dünyayı, Evren’i keşfetmesi belki adımların en büyüğü. Ama bu adım İÇİN tek yol yok. Öğrenmek, görmek, bilmek isteyen için her yerde anahtarlar saklı. Yeter ki biz bunu isteyelim.
Kitaptan sevdiğim bazı dörtlüklerle bitireceğim. 
Kızgınlık korku ve tutkuyu yenen
Bilgiyle olgunlaşan pek çok bilge
Arınarak soyundu, bana erdi
Bende çözüldü, özümde eridi

İş yapmakla iş yapılmayabilir
İşler yapılmadan da olabilir
Bunu gören kimse gerçeği görür
Ne iş yaparsa yapsın, iyi olur

Bir kimsenin çalışmaları işleri
İsteklerinden tutkularından arınmışsa
Bilgeliğinin ateşinde sınanmışsa
Bilenler o kimseye aydın derler

Kendi kendini yenen huzurludur
Kendi özünde gerçeği bulur
O soğuk sıcak, acı tatlı demez
Şu yüceymiş, bu alcakmış aldırmaz
Bütün varlıklarda Ben’i görürse
Ben’de de bütün varlıkları görür
Böylece her an Ben’i düşünür
Ben de O’nu bir an bile unutmam
….
Bir işe takılıp kalmış olmayan
Kendini tutan, istekleri yenen
Yaptığı işin ötesine geçen
Kendini geçer, kendini bulur

Dört Anlaşma -Don Miguel Ruiz


Bu kitap da artık benim 2. başucu kitabımdır. Daha önce okuduğumda çok etkilenmiştim yeniden okuyunca daha da etkilendim ve yine çok iyi hissettim. Önceden insanlar bana sinirli, öfkeli, gergin konuştuklarında bu siniri ve öfkeyi kendime yorardım. Yani insanlar beni kolayca mutsuz edebilirdi. Bu kitap sayesinde kimse beni sözcükleri ile eskisi gibi üzmedi. Çünkü artık biliyorum herkesin öfkesi, kızgınlığı, sevgisi, anlayışı kendi içinde ve içeride ne varsa bunu yansıtıyorlar. Benimle ilgisi yok. Önceden varsayım çok yapardım ve önyargılarım çoktu ama yine bu kitaptan sonra varsayım yapmak yerine olayla ilgili soru sormaya başlayıp durumu anlamaya başladım. Düşündüğüm gibi mi değil mi. Olumsuz düşüncelerim çoktu, sınırlarım yoktu. Kendimi şikayet ve üzüntüye daha çok kaptırırdım. Sonra hayatımı düzenlemeye başladım. Bu benim hikayemdi ve ben kalemi elime alıp hayatımı istediğim gibi yazmaya başladım. Eğitimler aldım, alıyorum. Tabi eğitimler beni iyi insan yapmadı ama bakış açımı değiştirdi. Acı ile mutluluk arasında seçim yapma hakkım olduğunu gösterdi. Kendimi tanımamı sağladı. Bedenime iyi bakmaya başladım, kendime değer veriyorum. Hayatımda sevdiğim aktiviteleri arttırdım ve birden biri yavaş yavaş bir şeyler değişmeye başladı. Sabahlar anlamlı olmaya başladı. Hayatım değişti diyebilirim.
Bu kitabı herkese hediye etmek isterdim. Gerçekten kolayca başkalarından etkileniyorsanız, ön yargılarınız çoksa, sürekli gerginlik veya üzüntü içindeyseniz. Yeni şeylere başlamakta motivasyon bulamıyorsanız, çok şikayet ediyorsanız, insanları suçluyor, başkalarını affedemiyorsanız, samimi olamıyorsanız bu kitabı okumanızı tavsiye ederim. Zaten o kadar akıcı ve açık dille yazılmış ki eminim kısa sürede okuyup bitireceksiniz. Kitaptaki anlaşmalar belki de hayatımdaki en değerli anlaşmalar benim için. Olaylar farklı bakış açısı ile bakmamı sağlıyorlar ve hayat kalitemi, mutluluğumu arttırıyorlar.
Bu sefer okuduğumda ise bambaşka fikirlerim oluştu. Çok yol kat etmişim. Kitabı bu sefer okumam ile beraber ile 
farkındalığım arttırıyorum, affediyorum, içimdeki yargıç ve kurbanı azat ediyorum
Onlar boşuna enerji sistemimde dolaşıyor. İyi düşünmeyi ve güzel cümleler, sözcükleri kullanmayı seçiyorum. En önemlisi de kendimi olduğum gibi kabul etmeyi ve kendimi sevmeyi seçiyorum. Sevgimi çevremle paylaşıyorum. Alanımı genişletiyorum. Bağımı güçlendiriyorum. Kendimi cennette yaşama bilincine taşıyorum. Galiba abartıyor diyebilirsiniz. Artık sizin ne düşündüğünüzün benimle ilgili olmadığını biliyorum.
Ben bu Dört Anlaşmanın altına imzamı atıyorum. Siz de okuyup imza atarsanız benimle paylaşır mısınız.
Özellikle bu kitabın basılmasında ve tercüme edilmesinde emeği geçen @kuraldisiakademi ‘ye çok teşekkürler ederim. Bu kitap sayesinde Kuraldışı ile tanışıp yukarda bahsettiğim dönüşüm ve değişimime katkı sağlayan bireysel gelişim eğitimleri alabildim. #DörtAnlaşma #DonMiguelRuiz