9 Eylül 2018 Pazar

Zen ve Okçuluk – Eugene Herrigel

“Hedefe bakmadan hedefi vurmak” mümkün tek şartla, ustana güvenmekle, kendini adamakla, beklentisizce çalışmakla, anda farkındalık ve uyanıklık ile kalıp tüm olup biteni izlemekle ve sonunda atışı yapmasına izin vermekle…. Kitap gizemli yaşamın sırlarını öğrenmek isteyen ve sorularına cevap arayan bir felsefe eğitmeninin Japonya’ya gitmesiyle ve bu yolculuğu fırsat bilip Japonya’da önemli bir yere sahip olan eski geleneneklerden okçuluk eğitimi sayesinde Zen felsefesini ve sanatını öğrenme yolculuğunu anlatıyor. Tabi bu yolculuk sonunda kendisi de bir usta oluyor bu amaç için 5 yıl geçiriyor. Bu eğitim anlayacağınız üzere okçuluk eğitimi değil aslında sonunda Okçu ustası olsanız da eğitim boyunca siz kendinizi hedef yapıyor, kendinizi tanıma yolculuğuna çıkıyorsunuz, içinizdeki derinlere iniyorsunuz, içinizde yaşayan evren ile tanışıyorsunuz. Artık başarı, ego, çırpınma, uğraşma, kendini ispat etmek üzerine kurulu değil yaşamınız. Artık bilen, gözleyen, anlayan, güvenen ve adanan kişi oluyorsunuz.
Bu kitap kendime ne kadar yakın hem ne kadar uzak olduğumu gösterdi. Kendinize o kadar yakınlaşacaksınız ki sonra o mesafeden uzaklaşıp kendinize başkası gibi bakacaksınız. Ben halen daha yakınlaşma safhasındayım. Heyecanlarımı, korkularımı, isteklerimi, amaçlarımı, neyi neden yapıyorumu anlama aşamasındayım. Şimdi bu yol benim için daha uzun sürecek J bir de bu yolun dönüşü var, kendine başkası gibi bakmak ve davranmak işte o zaman nesnel olmayı başarabilirsin bence. Sonunda evrensel ve gerçek sevgiyi yakalayabilirsin.. Gözlemci olmak beklentisizce, sadece orada olmak.
İkinci konu benim için kitaptan aldığım. Ben başarmayı istedikçe, başarmak için çalıştıkça, başarıyı kendime yordukça, kendimi ana ve olaylara teslim etmedikçe, izin vermedikçe bunun neden mümkün olmayacağını iyice anladım.
Şimdi okuduklarımı hayatıma taşımak istiyorum biliyorum kolay değil ama bir yerlerden başlamak lazım.
Kendi tarafımdan bakıyorum, yazarın eğitime ilk başladığı anda anlattığı kişiye o kadar benziyorum ki önüme hedef konulduğunda tek yapmak istediğim hedefe koşmak, kendimi kasmak, nefes almanın, kendimi farkederek yaşamanın bilincini önemsememek, başardığımda yaşayacağım ego tatmini düşünmek, akabinde neler yapacağımı planlamak felan falan.. O kadar şey var ki bir hedefle yaşadıklarım, duygularım, hislerim, beklentilerim, yargılarım, ödevim o kadar fazla ki… Daha yolun başında yorgunum aslında. Dinginlik, rahatlık, yumuşaklık, güven, adanmışlık kesinlikle yok. Nasıl olsun biri olunca diğerinin gelmesi mümkün değil biz alan açmadıkça. Biz nefesle, zihnimizi yavaş yavaş yönetemedikçe, farkındalığımızı arttırmadıkça. Neyi, niye kimin için yaptığımızı bilmedikçe. Sadece oku atıp hedefi vurmak için çalışmak, metotlar üzerinde kafa yormak sadece bu işin nasıl yapılamayacağını öğrenmektir. J
Bu kitapta bir zen zihninin, zen ustasının nasıl olacağı anlatılıyor aslında. Bana göre kitabı hayatlarımıza uyarlamak, kendimize bu öğretileri katmak ne kadar mümkün olabiliyor ise o kadar iyidir. Tabi tamamen usta olabilmek en iyisidir.
Kitapta, yazarın kendi okçu ustasının ağzından çok değerli bulduğum bazı cümleleri paylaşacağım. “Yüce öğreti, yalnız gerçeği arayan, çıkar peşinde koşmayan gönül erlerine açıktır.”
“Hedefi vurma düşüncesini aklınızdan çıkarınız. Her atışınız hedefi vurmasa bile bir okçu ustası olabilirsiniz. Hedefi vuran oklar yalnızca sizin bir amaç ve bir beklenti içinde kesinlikle olmadığınızın, kişiliğinizden sıyrılmış ve özünüze dalmış oluşunuzun ya da bu durumu nasıl anlıyorsanız öyle oluşunuzun dıştaki kanıtı ve göstergesidir. Ustalığın aşamalaları vardır ve en son aşamaya gelmiş olan kişinin atışları dışardaki hedeften şaşmaz.”
#ZenveOkçuluk  #EugeneHerrigel


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder